Norah Jones...

Şuradan da anlayacağınız gibi hakkında ufak bir ölçek problemi edindiğim Norah Jones 14. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul'da bir konser verecekti ve biletleri daha 3. gün tükenmişti ve ben öyle alık alık etrafa bakıyordum. Bu alık bakışlarımı havuz kenarında sergilediğim bir anda, daha önce bilet bulamadığım konserin merdiven biletlerinin konser saatinden birkaç saat önce satışa sunulacağını okudum gazetede (yazarın notu: Aynı gazetede seyahate çıkınca yanınıza okumak için hangi kitabı alırsınız sorusuna "Simyacı" diye cevap veren gerzek ünlünün neden "Küçük Prens" demediğine gülerken gördüm mevzu bahis haberi). O anda bin atlı çocuklar gibi şenlendik, pek nefis bir haberdi bu.

 

 

norah jones

 

Bu sabah deniz/kum/güneş ile alkol ve kızları da arkamda bırakarak İstanbul'a doğru yola koyuldum. Yol yorgunluğunu at/duş al/hazırlan çık falan derken yola koyulup saat 20:00 gibi Cemil Topuzlu Harbiye Açık Hava Tiyatrosundaki merdiven bileti için uzuuuuun kuyruğa girecektim ki, arada bir arkadaşıma rastlayıp, "Aaaaa bizde de fazla bilet var, ekti bizimkiler" anını yaşayıp sanırım yukardaki beni seviyor diyene kadar.

Konser tek kelime ile "MUHTEŞEM" idi. Hakkında cümle kurmak gerekirse klasik gitar ile başladı, piyano ile devam etti, klavyeye geçti, piyanoya geri döndü arada sağ eli ile zil/sol eli ile piyano çaldı, elektro gitarı kaptı, klasik gitara geri döndü ve o ulvi sesi, inanılmaz yorumu ile sanatçı nasıl olunur dersi verdi. Bir ara tüm grup sahneyi terk etti ve piyanosu ve sesi ile tek kişilik orkestra nasıl olunur örnekleri sergiledi, şirinliği, çat pat Türkçesi, inanılmaz sahnesi, harika grubu ile yaklaşık 2 saat 15 dakika boyunca buralardan uzaklarda bir yerlere götürdü ve orada bıraktı. Bu kadar güzelliğin üzerine bir de hallice kaliteli bir seyirci vardı mekanda, şarkıları beraber söylediler, tempo tuttular, şarkı nerede başladı nerede bitti anlarını kaçırmadılar.

Herşeyi ile 4x4'lük bir konserdi, düzenleyenlere, katılanlara, emeği geçenlere teşekkürü bir borç bilir fazla mesai yapan kımıl zararlılarını zehirlemesi için İstanbul Büyükşehir Belediye'sine bırakır, genelde her konser sonrasında yaşadığım "yavrum ait olduğun/kullanman gereken klavye 104 tuşlu PC klavyesi değil" hissiyatını da yanıma alır denize/güneşe/kuma doğru yelken açarım...